İÇİMİZDEKİ YABANCILAR
Son zamanlarda iki önemli fotoğraf var gündemde yer tutan. Bunalrdan birincisi gazeteci Hrant Dink'in yerde sırtüstü yatar vaziyetteki cesedinde ayaklarını ısıtsın diye giydiği ayakkabılarının tabanı delik halinin fotoğrafıydı. Bu fotoğraf çok ön plana çıkarıldı. Anlaşılan herkes Dink'i maddi olarak çok büyütmüş ve belki de sürekli olarak Ermeni diasporasından yardım aldığını düşünüyordu. Bu düşünce yanlıştır veya doğrudur bilmiyorum. Ama bir gerçek var ki bir insanın sürekli göz önünde olması onun on çift ayakkabısı olacağı anlamına gelmez ve onun ayakkabısının altının delik olması onu acımacak duruma sokmaz. Dink belki de vurulmasa idi o gün ayakkabısını tamir ettirecek veya yeni bir ayakkabı alacaktı. Ama bu olay olmasa idi bilmeyecektik bu ayakkabıları. Ayakkabılar hep boyalı ve bakımlı idi, kimse altını merak etmedi.
Gündemi şu sıralarda meşgul eden ikinci fotoğraf ise Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz'e ait . 28.01.2007 tarihinde Wolfowitz ülkemizde temaslarda bulunduğu sırada Selimiye Camii'ni ziyaret etmiş ve mecburiyetten ayakkabılarını çıkarmıştır. Ayakkabılar içinde gizlenen baş parmağı delik çorapları görünce tüm dünya hayretlaer içerisinde kalmıştı. Yabancı basının bu konudaki yorumları kayda değer olarak " kendisine 3 dolara kıyıp çorap alamayan kişiden para konularında tavsiye alır mıydız? " şeklindeydi. Türkiye'de bu haberin devamı da vardı : Wolfowitz camii çıkışında Selimiye Arastasında gördüğü iki kolyeyi beğenmiş kızları için almak istemiş tutarı olan 275 YTL çıkışmayınca korumalarından borç istemiş. Wolfowitz yıllık yaklaşık 400 bin dolar gelire sahip ve Dünya Bankası adına yılda 20 milyar doların kredilendirmesini yapıyor ve malesefki belki de yetiştiği kültürün etkisi ile her daim ayakkabı ile dolaşmanın verdiği cesaretle ve de yatırım cimriliği ile çoraplarına hassasiyet göstermemektedir. Evet bizlerin de çorabı delinebilir, kaçabilir ama bunun görünmemesi için elden gelen yapılır. İyi düşünüce yabancı basının yorumunu çok daha iyi okumalı diyorum.
(merak edenler için : http://www.youtube.com/watch?v=j8_byG0KEy0 )
1 yorum:
Hrant DINK'in ölümünden sonra yaşananların ardından, VATAN' ı için DİYARBAKIR Lice'de şehit olan J.Komd.Astsb.Kd.Çvş.Kadir AYDIN' a ithafen yazılmıştır. Ruhun şad olsun.
EY KOCA DÜNYA BEN DE ÖLDÜM
Ey koca dünya ben de öldüm,
Belli ki hiç birinizin haberi yok,
Hem de DİNK'ten sadece bir gün önce,
Ama sen ne duydun, ne gördün, ne de umursadın...
Ölümümden hemen sonra kameralar gelmedi oraya.
Halk'ta toplanmadı ellerinde karanfil ve mumlarla,
Hiçbir devlet büyüğü ve Amerika da kınamadı ölümümü,
Ve yazmadılar adımı mezar taşımdan başka, hiçbir yere...
Halbuki benim adım öz ve öz Türkçe idi, "Kadir AYDIN"
Okunması, söylenmesi ve yazılması onunkinden daha kolaydı,
Ama anmadı beni babamdan gayrı kimse, onu andıkları gibi,
Ve yazılmadı başka hiçbir yere adım, anamın yüreğinden başka...
Ben gencecik fidandım, daha hiç tomurcuk vermemiş,
Ve soldurdular beni Lice'de, hayatımın baharında,
Beni de vurdular, ben de öldüm, bilmem duydunuz mu?
Ama Bulamadılar beni vuranları 32 saatte, belki de hiç aramadılar...
Ben kendi vatanımda, vatanımı vatansızlardan korumak için öldüm,
Ben Türk'tüm, adım Türkçe, ama öğrenemedi adımı hiç kimse,
Bir kez bile manşet de olamadım ya o gül yüzümle gazetelere,
İşte EY KOCA DÜNYA BEN ASIL O GÜN ÖLDÜM...
Yorum Gönder