Cumartesi, Mart 10, 2007

MEKTUP


Mektuplar eskiden sürekli dilimzde idi ama şimdilerde ise kayboldular zamanın içinde. Çünkü biz mektuplara sadece haberleşme aracı olarak baktık. Mektuplar haberleşmenin ötesinde bir paylaşım aracıdır. Mektup yazdığınız kişinin illaki kilometrelerce uzakta olması gerekmez ; yeter ki o kişi bir düşünceyi bir duyguyu paylaşamak istediğiniz insan olsun. Aşkınız, arkadaşınız, anneniz, babanız, akrabanız.... Zaman içinde aktarılan ve de paylaşılan duygunun- düşüncenin belgeseli diyorum ben mektupları. Ben her şeye rağmen mektuptan vaz geçemeyen bir kitledenim. Sizlere zaman zaman farklı kişilerce kaleme alınmış mektupları aktarmaya çalışacağım. Başlangıç olarak ta sizlere internette bir siteyi ve de bu siteden bir mektubu aktarıyorum ( bu mektubu kaleme alan kişiyi tanımamaktayım)

http://goto.bilkent.edu.tr/gunes/Mektuplar/mektuplar.htm

Selam...

Önce şunu söylemeliyim, benimle etkileşiminde asla bildik kalıpların baskısını hissetme... Ne kadar zor da olsa, bireysel ve bütünsel potansiyelimizi şekillendiren, sıradanlaştıran genel-geçer bilince rağmen, herşeye inat kendim gibi olmaya niyetliyim.... Ben herkesi birleştiren özle ilgileniyorum, şekil ve formla değil. Ve özde öylesine yakınız ki, şimdi bizi ayıran farklılıklar o noktada eriyip yokoluyor tamamen...

Sunu unutma canım, asla başka birinin yolu, yöntemi seninkiyle birebir örtüşemez. Farklı deneyimlerin bilgisi sana kendi yolunu bulmada yardımcı olabilir ancak. Sen belli bir farkındalık içinde yaşadıkca yasam planını farketmeye başlayacaksın. Ve zamanla, özgün yaşam planına uygun deneyimleri nasıl kendine çektiğini daha net farkedeceksin.

Bilhassa acı veren deneyimlere dikkat et, sadece sana özel bir mesaj içeriyordur her biri ve sana bir şeyleri daha halledemediğinin sinyalini taşır... Ve ne "acı" ki, sen o dersi aşana kadar gitgide daha zorlayan benzer olaylar içinde bulursun kendini.

Benim düşünceme göre, kişinin yolu ve yolculuğu, salt duyduklarını veya okuduklarını zihninde çözümlemeye çalışmasıyla değil, ama kendi yaşamında aktif bir rol almasıyla belirginleşir. Fiziksel yaşama uyum sağlamak için belli ölçüde düşünce zincirimizi kurmaya ve beslemeye mecburuz, kabul, ama bence ruhsal gelişimimizin yolu hissetmekten geçer. Lütfen etkileştiğin herşeyi, ama tüm hücrelerinle, hissederek yaşamayı seç. Aslında tüm büyük öğretiler sadece ve sadece bu mucizeyi içselleştirmemizin yollarını gösterir bize. Hepsi gerçeği farklı kelimelerle dillendirir, ama sen sevgiyi yaşamına kattığın oranda o gerçeği sözsüz, sessiz yaşarsın zaten.

Bu noktada sana önerim sadece şu olabilir, bir şeyleri değiştirmeye çalışma, doğal akışı içinde olaylara olabildiğince doğal olarak katıl. Zamanı geldiğinde terketmen gereken şeyler zaten yaşamından uzaklaşacaktır. Hazır olmadığın bir noktada belli bir değişime zorlarsan kendini, içsel dengeni kurmaya çalışırken daha da bozarsın, n'olur yapma bunu...

Sevgimle...

Hiç yorum yok: