Cuma, Aralık 15, 2006

...ve sonbahar gelmiş gibiydi bir anda.

Garip bir çağ anlayışı bu, ne tuhaf bir mevsim tarifi...Dışarıda bitmek tükenmek bilmeyen yağmurlar yağıyordu. Şemsiyeyi açtığımda paçalarım donuma kadar ıslanıyordu. Çok kimsesizdi damlalar ve ben biraz da bu yüzden kendimi çocuksu bir yalnızlıkta hissediyordum. Onunla kim diğerini daha çabuk unutacak oyunu oynamaya başlamıştık .O hep başı çekiyordu. En tehlikeli aşamasındaydık dökülen yaprakların. Birbirimizden sözcükleri gizlemek yerine kaçırmaya çabalıyorduk. Ben ondan bir gayret, o ise benden hiçbir şey istemiyordu.Ah bir ölsem diye umuyordu ama ben de ölmüyordum, ölemiyordum bir türlü.Garip bir zaman aralığıydı.Zaman durmuş gibiydi belki. Bu yüzden ne bir şey istiyor ne de herhangi bir şeyden korkuyordum. O yoktu ki zaten.Artık yoktu ya da hiç olmamıştı, olmayacaktı. Beni benleyken terk etmişti ya da hiç gelmemişti. Şimdi ben yağmurdan medet umuyordum.Arsızca ıslanıyordum . Elimdeki şemsiyeyi açmak gelmiyordu elimden.O ise beni oyalıyor , kaçıyor , kendini benden kaçırıyordu. Kaçırdığını sanıyordu. Ben de inanmış gibi yapıyordum.İnanmıyordum ama yine de ıslanıyordum.Biliyordum sonbahardı. Geçerdi. Kalmazdı.Birgün parkta birini görmüş ve çok konuşmuştum.Bir kitapçıda çalışıyordu. Yıllardır mutluydu ve ben biliyordum. Göbeğinin üzerindeki kışlık kazağından gözümü alamıyordum Onunla yemek yemek, konuşmak ama çokça susmak istiyordum. Anlatamıyordum.O ise ne beni ne de bu kendi güzelliğini görecek kadar kendini kaybetmişti. Hep bana sitem ediyordu. Kızıyordu. Tüketime açmıştı. Aman tanrım ! tüketiliyordum göz göre göre.Aldırmıyordum.Yağmur yağıyor bulutlar açıyor bulutlar kaçıyor ben kovalıyordum. Vodka içiyordum bir hayli. Yardım ediyordu sonbaharı geçiştirmeme. Etrafımda herkes bir psikologda vodkanın yerine mantıklı bir teselli arıyordu. 35'lerimize yeni gelmiştik bedenlerimiz yorgundu her birimizin. ..ve yeni bedenler istemiyorduk garip bir şekilde alışılanın tersine.yapraklar dökülüyor, rüzgar esiyor , çöpçüler bahşişçi davulcuları kovalıyordu. Birileri uzaklardan anlamamazlıktan geliyordu ne desem, habire. Uzaktı belki sahiden. Ben anlıyordum nedenini. Kızıyordum için için...Sonra o aramıyordu. inadına uzak duruyordu. Ben de kendi kendimi telkin ediyordum.Olsundu . Sonbahardı. Vodka güzeldi. Yapraklar dökülüyordu. Ben onun tariflerine uymuyordum neyse ki.Beni kaybetmişti bulmayı ummuyordu. Olabilirdi. Ne yapılabilirdi ki ?Kaybolmuştum ben de... Kaybolmuştum bir zaman aralığında. Kayıptım ."Kayıp" hem ne güzel kelimeydin sen sahi!Herkes kendi tatil planını çiziyordu artık. Rüzgar daha sert esiyordu. Poyrazdan vurduruyordu zaman.Ah o zaman!Ben vodka'nın içine mandalina doğruyordum. Televizyonun sesi kısılıydı, açıkken zaten görmüyordum. Bir hayli aynı çalıyordu radyolar. Ben çokça kendime tutsak düşmüş, korkuyordum kendimden.ve yağmur ayaklarımı ıslatıyordu arsızca.Kaçar gibi geçiyordum sokaklardan. Karanlıktı bir hayli.Birbirimize sırlarımızı vermekten korkuyorduk. Masum yalanları planları sır diye birbirimize yutturuyorduk. O'nun kafası bir hayli kendi dünyasıyla doluydu.Ben benim dünyamı bulamıyordum.Yağmur yağarken rüzgar sert esiyordu dışarıda. Hava durumu bültenleri yağmurların,fırtınaların devam edeceğini, bayram münasebeti ile havaların iyiden iyiye bozacağını muştuluyordu.Korkmuştum ben kendimden.Bir hayli kaçmıştım. Çok kaçmıştım. ...kaçıyordum.

01.11.2005

Cüneyt ÖZDEMİR

Hiç yorum yok: