Perşembe, Ocak 18, 2007

“KANATLIDIR VE KUTSALDIR”

Solmaz bir güzele ve onun açılıp saçıldığı güzelliklere hasret...

Öyle bir hasret ki her vuslatı daha büyük bir hasretin ocağında daha içten kavurup daha güzelin hasretini körüklüyor.Güle konan bülbül gibi bir güzelliğin koynunda olsa bile “Men ta senin yanında dahi hasretem sana” dizesinde veciz bir şekilde ifadesini bulan solmayan güzele,daha güzele,en güzele doğru yol almanın,derinleşip zenginlenmenin sonsuz hasret çilesindeki Şair,yeni bir vuslatın şafağı sökene dek diller dökmeğe devam eder.

Gönlünü bağladığı estetik duyarlılık,onu taş olmaktan kurtarıp,üzerinde her türlü güzelliğin yeşerdiği sadık yâr kara toprağa döndürür.Necip Fazıl diliyle bir zamanlar dünyaya gelip kötüye bile kalkmayan elin sahibi Bizim Yunus ne güzel demiş:

İşidin ey yârenler!

Aşk bir güneşe benzer.

Aşkı olmayan gönül

Misali taşa benzer.

Taş gönülde ne biter,

Dilinde ağu tüter.

Nice yumşak söylese

Sözü savaşa benzer.

Bir tarafta kabalık ve kısırlık;diğer yanda incelik ve üretilen zenginlik.İki yakayı ayıran ve aynı zamanda diğer yana aşıran aşk abıhayatı.Aşkın tesir ettiği hücre sayısı nispetinde insan,taş ya da toprak.

İşte bu aşk suyunu,en arı duru bir şekilde bizlere sebil eden,güzeli cana aşılayıp canı güzele taşıyan özel insanlar:Şairlerimiz. Nazım Hikmet diliyle”.../Aşkı içten duydum Arşa yükseldim/Kalbden temizlendim huzura geldim./...”diyen şairimiz de aşkı her içten duyuşunda daha güzel olan için yunup temizlenir;elenir,arınır.Sıradan insanlar için çok yüksek bir çıta gibi görünen Nazım ‘ın “.../Yok edin insanın insana kulluğunu.../Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/Ve bir orman gibi kardeşçesine.../...”daveti şair için büyük hasretin eşiğidir;asgari şartıdır.

Eşiğin ötesinden yakalayıp bizlere taşıyabildiği güzelliklerle, sevgiyi aşılar.Bir zaman sonra bizzat sevgi olur ve Mevlâna anlayışı içinde her şeyi güzel görme olgunluk zirvesine bağlar.

Sadakat içinde sadakat;vuslat içinde hasret;hasret içinde vuslat.Eşik ve ötesinde ulaşılanla sadakat yayının hasret-vuslat estetik geriliminde güzellere atılan hep sevgi okudur.Oklardan payını alan artık daha bir güzel ve sevendir.Kutsal olan ve olabilecek bir şey varsa kutsalın en kutsalı işte budur:Mutlak sevgi;her şeyi güzel gördüren...

O yüzden Şair,hep kutsalla ilgilidir.

Bu bağlamda hemen belirtmek isterim ki hiçbir arka plân, aidiyet, mensubiyet ve renk niyetimiz, hesabımız ve anıştırmamız söz konusu değildir. Tek dileğimiz, bu saydıklarımıza bir estetik boyut ve derinlik kazandırılabilmenin önemini vurgulayabilmek. Eğitim uzmanı Prof Üstün Dökmen’in bir güzel şiirinde;

.............

Yer tanık olsun, gök tanık olsun,

Bütün doğmuşlarla ve doğacaklarla

tanışmak mümkün.

Akıllarda ve yüreklerde göz göze geldik bugün

Bin yıl önceden bana selam söylediler;

Bin yıl önceki anneler, annemden az mı sevdiler?

dediği gibi; akıllarda ve yüreklerde tanışıp kaynaşma azmindeyiz. Yine bir başka değerli şairimiz Dr. Öğ.Alb. Ali Taştekin’in ifadesiyle;

.............

Sağ da gerek, sol da gerek bütüne.

.............

Gelin canlar bir olalım sevgiyle

Buluşalım hür olalım bilgiyle

Duyar sağır, görür kör olmayalım

Gönül verip var olalım ilgiyle

“Kanatlıdır ve Kutsaldır” 2

Varsın ayrı olsun zevk ve fikrimiz

Varsın ayrı olsun renk ve dilimiz

Varsın ayrı olsun şevk ve dinimiz

Bir damla su, bir nefesçe benzeriz. Anlayışını yansıtma duruşundayız

Aslında bütün insanlar ve özellikle şairlerimiz hep bu güzelliği ve özlemi dile getirmişler ve şairlerimiz bu özlemin gerçekleşmesinin biricik yolu olan sevgiyi işlemişlerdir. Sadece üslup ve yaklaşımlarında renklenmişlerdir. Yeryüzündeki insanların %97’si başkalarının düşünceleriyle hareket ettiği halde kendi düşünceleriyle yaşayan %3gibi seçkin bir azınlık içinde önemli bir ağırlığı olan şairlerimiz özlerinde derinleşip yakaladıkları güzellikleri estetik ölçülerle bize yansıtan, dedi ki diyenlere diyorum ki demenin sorumluluğunu taşıyan değerlerimizdir.hatta o kadar ki ünlü filozof Eflatun’a göre: şair kanatlıdır ve kutsaldır. Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an da bu düşünürü doğrular gibidir. Gerçekten Kitab-ı Mukaddes’ te bir çok ilahi yer aldığı gibi Neşideler Neşidesi bölümünde Süleyman Peygamberin çok uzun ve güzel şiirleri toplanmıştır. Kur-an da ise başlı başına Şairler Suresi vardır.Gerçi gönüllerin incitilmemesi ve insan hakkının gözetilmesi doğrultusunda uyarı da vardır. Ama bu şairlerin ve sözün büyüsünün önemine vurgu ve hakların gözetilmesindeki hassasiyettir. Birine hırka hediye etmenin son derece önemli olduğu zamanında son Peygamber iki kişiye hırka hediye etmiş olup, biri şairdir. Dikkat çekici husus ,bilindiği gibi diğer hırkanın ise, annesine olan sevgi ve saygısı nedeniyle çok uzaklardan o niyetle geldiği halde Peygamberi görmekten vazgeçip annesine verdiği söz gibi geri dönen Veysel Karani’ye hediye edilmiş olmasıdır. İlginç olan şudur; hırkanın biri mutlak sevginin en somut ve en katıksız bir şekilde göründüğü anneden dolayı, diğeri ise şaire o sevgiye dil olmasından dolayı verilmiş olmasıdır. Yani ikisinde de payeye sebep sevgidir. İnancı bile sevgiye bağlayan bir Peygamberin bu şekilde davranması en doğalıdır.

Her insan bir şekilde şairlerimizle tanışıp sundukları güzelliklerden istifade etmeli ;kötülüklerden ve çirkinliklerden arınıp güzelliklerle dolmak, güzellik alıp güzellik vermek için mutlaka şiir okumalı. Herhangi bir insan şiirle temasa geçip şiir bahçelerinde dolaşmaya başladığı andan itibaren artık daha bir başka güzel olacak, içinde her bir şiir çiçeğinin kokusu ve izi yer edecek ve üslubundan da şiirsel yaklaşımlar sergilenecek ,gönülleri ısıtacaktır.

İnsanoğluna yakışan her saniye biraz daha güzelliği ve mutluluğu geliştirmek, olumsuz duygu ve düşüncelerden mümkün oldukça arınıp olumlu ve güzel enerjiyle hayat bulmak ise bunun en güzel yollarından biri şiir bahçelerinde dolaşmayı ihmal etmemektir.” Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.” “Cumhuriyetin temeli kültürdür” diyen Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında; insanlar arasında kin ve hırs denilen olumsuz duyguları boğmak, öldürmek gerekir. Onun yerine, insan denen varlığın büyüklüğü fikri ve bu büyüklüğü sevmek esası konulmalıdır. Diyerek sosyal iç dengenin ve insanlığın temelinin yolunu çok güzel özetlemiştir. Yine 1931 yılında Ankara’da yaptığı bir konuşmada; Türk siyasetinin esaslı ilkeleri barış ve insan severliktir. Biz bunlar için çalışıyoruz demiştir. 1936 yılında İstanbul’da yaptığı konuşma da ise; insanlıkta mutluluk insan oğullarının birbirine yaklaşması, insanların birbirini sevmesi, hepsinin temiz duygu ve düşüncelerini birleştirmesi ile olacaktır. Açıklamasını yapmıştır. İşte bütün şairlerimiz bu esası besleyen, işleyen, geliştiren, zenginleştiren ve geleceğe taşıyan, insanca düşünce ve duyguların iklimini yaşatan özel insanlardır. Belki de bu yüzden Mustafa Kemal toplantılarında hemen hep şairler bulundurmuştur..

Toplumda güven ve güzellik atmosferinin hakim olması için: arka plânı ne olursa olsun her insanın öncelikle arka plânında içtenlikle derinleşmesi, üslubunda da insaniliği ve edebi gözetmesi biricik, kolay ve en pratik yoldur. Arka plânda arınma ve güzellik; üslupta nezaket ve incelik kazanıp bütün arka plânlarda olabilecek riskleri tasfiye ederek iç ve dış dengenin korunmasında şiirin büyülü aşısını kendimize ve çevremize aşılayalım. İnanın her şey daha güzel olacaktır.

Güzellikleri üretip ayırım yapmadan bütün insanlığa sunan, sevgiyi, aşkı, incelikleri ve güzel duyguları aşılayan bütün şairlerimize selâm olsun.

Mehmet FINDIK

http://www.gebze.adalet.gov.tr adresinden alıntıdır.

Hiç yorum yok: