ÖLDÜRMEK
MAİDE SURESİ
27- Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder".
28- "Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.
29- "Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur".
30- Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
31- Derken Allah bir karga gönderdi, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için toprağı eşeliyordu. "Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim ben?" dedi ve pişman olanlardan oldu.
32- Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yazıma Kuran-ı Kerim'de öldürme eyleminin bahsedilişi ile başlamak istedim. Kuran-ı Kerim de öldürme eyleminin yanlışlığı anlatılmazdan önce yeryüzündeki ilk öldürme eylemi (cinayet) bir nevi kıssa olarak aktarılıyor. Bizler hepimiz aslında bu vakıayı biliyoruz. Ve bu vakıanın bize ana ulaşım kaynağı Kuran-ı Kerim dir. Maide Suresi içerisinde vakıa aktarılırken sadece bize ilk cinayetten haber verilmemektedir Allah (c.c.) bize öğütlerde de bulunmaktadır:
Her ne iş yapar isek bize gözeten bize şah damarımızdan daha yakın Allah'ın olduğunu untmamalı O'ndan korkmalıyız. Yaptığımız işlerde Allah'ın rızasını aramalıyız. Kötülüğe karşı kötülükle karşılık vermemeli Allah'a sığınmalıyız.
Yeryüzü üzerinde ilk kan aktığından bu zamana değin insanlar türlü nedenlerle anlık eylemleri ile yaşmlara son vermiştir; aynı kaptan yemek yediği arkdaşını öldürmüş, aynı yastığa baş koyduğu eşini öldürmüş, ona memesinden sütünü veren anasını öldürmüş, akşam eve ekmek getiren babasını öldürmüş. Dünyaya merhaba dediğiniz andan itibaren duyduğunuz veya şahit olduğunuz cinayetleri düşünün; hangi birisine haklı gerekçeler üretebiliyorsunuz. Kıskançlık ve hasetle can alındı, Roma kilisesi tüm dünyada kendini kabul ettirmek adına nice can aldı, Yezidi ordu Peygamber(S.A.V) in torununu ve maiyetini büyük bir işkence akabinde öldürdü - dünya hala bu işkenceyi de cinayeti de unutamadı, Hz. Muhammed de sağlığında iken bu katliamı haber vermişti, yeryüzü bu olayı hep matem ile anmaktadır saltanat için öldürülen kutlu ailenin matemini - savaşmak için toprak arzusu yeterli neden oldu sömürgeler üretildi.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
KASTEN ÖLDÜRME
Madde 81 - (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Görüldüğü gibi Türk Ceza Kanunu'nun güncel hali öldürmeyi bir ceza olarak dahi meşru görmemektedir. Ancak Eski Ceza Kanunumuz öldürmeyi ancak ceza hali olarak meşru görmekteydi. Bugün birçok ülke ceza kanunu da bu şekildedir. Kutsal Kitap ta da öldürme eylemi ancak bir ceza olarak görülmüş ; Maide Suresi 32. Ayetin karşıt yorumundan yola çıkarsak cana kıyan ve yeryüzünde bozgunculuk çıkartan kişinin cezası ölümdür. Kuran ın bu bakışı öldürme cezasına neden olan suçlar düşünüldüğünde mantıklı addedilmektedir. Birçok ülke de bu şekilde yola çıkmaktadır. Bir cezalandırma amacı olan öldürme kişisel amaçlarla , nefse yenik düşmelerle adım adım gidilen ve bir anda işlenen bir eylem oluverdiğinde kişiyi ve hatta bazen çevresini de karanlık kuyulara sevk eder. Bu eylemden dolayı mağdur yakınlarının duyduğu elem ve ızdırabı söylemiyorum bile . 19 Ocak 2007 Cuma günü de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gazeteci Hrant Dink te iki kurşunla öldürüldü.( Dink'in unutulmaması gereken bir sözü : "Evet, gözümüz var toprağında bu vatanın. Gözümüz var ama koparıp götürmek için değil, en dibine gömülmek için..." ) Agos'taki köşesinde bahsettiği düşüncelerine nefret besleyenlerce kafasına iki kurşun sıklıdı ama bu kurşunlar öyle yivli beyinlerden çıkmıştıki Türkiye nin yarınına oturdu. Biraz önce cinayetin nefret saiki ile işlendiğin yazdım ama asıl amacı bilmiyoruz ama malesefki ülkemiz üzerinde tahrip gücü yüksek bir saik olmalı . Biliyor musunuz ceza kanunumuz bir insanı öldürmek suretiyle ülkenin yarınını yaralamak suçunu düzenlememiş. Yarınımız zaman zaman yaralanıyor. Allah ülkemize ve yarınımıza zeval vermesin.
* İlgilenenler için Mustafa Asim Köksal’in Islami kaynaklara dayanarak Kabil ve Habil hakkında verdigi öykü söyledir:
Adem, yüz yasindan sonra Havva’ya yaklasti ve ilk batinda Kabil ile kiz kardesi Lubud( Lebuda ) ikiz olarak dogdu.
Ikinci batinda ise, Habil ile ikiz kardesi Iklima dogdu.
Tanri, buyurdu ; Adem ile havva birlesti ve Havva her batinda biri erkek digeri kiz olmak üzere yirmi kez dogum yapti, böylece kirk çocuklari oldu.
Sonra Tanri ; birinci batinda doganlari, ikinci batinda doganlarla ; ikinci batinda doganlari’da birinci batinda doganlarla evlendirmesi için Adem’e emretti.Ayni batinda dogan ikiz kardeslerin evlenmesini ise yasakladi.
Bunun üzerine Adem ; Habil’in ikiz kardesi Iklima ile Kabil’in ; Kabil’in ikiz kardesi Lubud ile de Habil’in evlenmesini istedi.
Habil ; Kabil’in ikizi Lubud ile evlenmeyi kabul etti.
Ancak Kabil, Habil’in ikizi Iklima ile evlenmek istemedi ; Kendi ikizi Lubud ile evlenmeye özendi.
Ve dedi ki : Luhud, benimle beraber dogan kiz kardesimdir ve Habil’in ikizi Iklima’dan daha güzeldir. O nedenle Luhud ile ben evlenecegim.
Gerçekten’de Luhud, çok güzeldi; Iklima ise çirkindi.
Ama ne varki, bu yönde Tanri buyrugu vardi. Adem bu tersligi düzeltmek için durumu Havva’ya iletti. Havva’da, Kabil’den bu yönde hareket etmesini ve Habil’in ikizi Iklima ile evlenmesini istedi. Kabil kizdi ve dedi ki :
- Hayir ! Bu Adem’in istegidir. Tanri, hiç bir zaman böyle bir emir vermedi.
Sonra babasina döndü, dedi ki:
- Ey Adem! Bu senin islerindir!
Adem, Bir kez daha Kabil’e, Habil’in ikizi Iklima ile evlenmesini söyledi ve:
- Senin ikizin Luhud, sana helal degildir, dedi.
Ama Kabil, Kendi ikizi Luhud’u almakta israr etti.
Bunun üzerine Adem, Kabil ile Habil’e dedi ki:
- Gidiniz! Ikiniz de Tanri’ya birer kurban sununuz ve muhakeme olunuz. Hanginizin kurbani kabul olunursa, O, Luhud ile evlnmeye hak kazanacaktir. Biliniz ki, hanginizin kurbani kabul olursa, Tanri, gökyüzünden bir ates indirip onun kurbanini yakacaktir.
Kabil de, Habil de, babalarinin bu önerisini kabul ettiler.
Habil, davar sahibiydi ; sürü ile davari vardi. Kurban için, süt ve kaymaktan olusan güzel bir sofra hazirladi ve en besili davarini ayirdi.
Kabil, çifçi idi. Kurban için, ekininin en kötüsünu, karamuklusunu ayirdi.
Ikisi de kurbanlarini alip Nevz dagina çiktilar ve kurbanlarini oraya koydular. Yine Kabil gururlandi, Habil’e dedi ki :
- Ben senden büyügüm ve güçlüyüm; ayni zamanda babamin vasisiyim. Ikizim Luhud ile evlenecegim. O, senden daha cok bana layiktir.
O gün, Kabil 25, Habil ise 20 yasinda idiler.
Kabil’in bu kibir ve gurur dolu yanina karsin; Habil, iyi yürekli ve engin gönüllüydü. Temiz kalbiyle Tanri’ya sigindi.
O sirada gökten bir ates inip Habil’in kurbanini yakti ve Habil’in kurbani kabul oldu.
Ancak, Kabil, ‘Benim kurbanim kabul olsa da olmasa da hiç umurumda degil. Habil, hiç bir zaman Luhud ile evlenemeyecektir’ diyerek içinden kararlandi ve kurbaninin kabul edilmeyisine kizdi.
Habil, davarinin yanina gitti. Kabil, O’na yanasip :
- Ben seni mutlaka öldürecegim, dedi.
Kuran’a göre
Öykünün bundan sonraki bölümü, Kuran’in Maide suresi 27’den 32 ye dek söyle yer aliyor:
“Onlara, Adem’in iki oglunun habirini de gerçek olarak oku. Hani, ikisi birer kurban sunmuslardi da, birininkisi kabul edilmis, ötekisininki kabul edilmemisti. Bunun üzerine Kabil, Habil’e demisti ki:
- Seni Mutlaka öldürecegim.
Habil’de ona demisti ki:
- Tanri, sadece takva sahiplerinin (Tanridan korkanlarin) kurbanini kabul eder. Eger Tanri senin kurbanini kabul etmedigi için beni öldüreceksen ; bilmis ol ki, ben seni öldürmek için hareket etmeyecegim. Çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarim. Ben istiyorum ki, sen benim günahimi da, kendi günahinida yüklenip ates (seytan) halkindan olasin.
Iste budur zalimlerin cezasi….
Bu sözler üzerine dahada öfkelenen Kabil, nefsine yenik düserek kardesi Habil’i öldürdü. Böylece hüsrana ugramislardan oldu. Saskinliga düstü.
Derken Tanri, Kardesinin cesedini nasil saklayacagini göstermek için Kabil’e bir karga gönderdi.
Karga, ölmüs bir hemcinsini topraga eserek gömdü.
Kabil dedi ki:
- Vay be! Su karga kadar bile olamiyorum ki, kardesimin cesedini saklayayim!...
Böylece pismanlik duyanlardan oldu Kabil.
Iste bu yüzden biz, Israilogullari üzerine sunu yazdik:
- Yeryüzünde bir fesat nedeniyle olmaksizin, her kim ki, bir kisiyi öldürürse bilmis olsun ki, o kisi insanlari toptan öldürmüs sayilir ve kim ki, bir kisiye yasam hakki tanimis, onu yasatmissa, bilmis olsun ki bütün insalara yasam vermis olur.
Andolsun ki, resullerimiz, onlara acik-seçik kanitlar getirmislerdi. Ama onlardan bir cogu, bunun ardindan yeryüzünde zulüm ve azginliga sapmislardir…
Kabil’in sonu ve Adem’n peygamberligi
Adem, Tanri buyruguna uymayan ve kendi sözúnü dinlemeyen Kabil’i yanindan kovdu ve dedi ki:
- Git artik! Sunu bilmis ol ki, sen hiç bir zaman rahat yüzü görmeyeceksin; herkes seni kinayacak, senden nefret edecek; çünkü sen, Tanri’nin yarattigi cani aldin, katil oldun; ömrünün sonuna kadar lanetli yasacaksin!…
Kabil, kovulmus olarak Adem’in yanindan ayrildi; kendisiyle birlikte dogan kiz kardesi Luhud’u yanina alarak Yemen topraklarindan Aden’e gitti.
Adem ise, Havva ile beraber Habil için uzun süre aglayip gözyasi döktüler.
Aden’e gelen Kabil, çokuk çocuga karisti. Ne varki, gercegi ögrenen ogullari dahi, Kabil’i tasa tuttular. Birgün gözleri görmeyen oglu elinden tuttugu cocuguyla yolda giderken, babasiyla karsilasti. Çocuk, dedesi Kabil’i göstererek, babasina dedi ki:
- Iste bu, senin baban Kabil’dir.
Gözleri görmeyen oglu, O’nu lanetleyerek tasladi ve Kabil’i öldürdü.
Çocuk dedi ki:
- Babacigim! Sen niçin babani öldürdün?
Hirsli baba, bir tokatda ogluna vurdu, çocukda öldü. Sonra kendine acindi, pismanlik duyarak dedi ki:
- Yaziklar olsun bana! Attigim tasla babami, vurdgum tokatlada oglumu öldürdüm!
Adem’in iyi niyeti ve sabirli olusu, Tanri’ya hos geldi ve O, zürriyetinin dogru yola sevki için kilavuzlandi, peygamber oldu.
Böylece Tanri, Adem’e Cebrail’i göndererek yazi yazmasini ögretti. Sonra da kendisine 22 sahifelik buyruk yazdirdi. Bu buyruklar arasinda; insan haklarini gözetmek ve herkese adil davranmak esasi vardi. Adam öldürmek, kan içmek, ölü hayvan eti yemek gibi yasaklar da vardi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder